Temiz et, gerçek etin içeriği olan dokuların laboratuvar ortamında üretilerek tat, doku ve deneyim açısında geleneksel yollarla üretilen ete benzer hale getirilmiş alternatif bir et ürünü şeklinde tanımlanıyor. Peki neden et üretmenin bildiğimiz yolları varken alternatif yollara başvuralım ki?

‘’Hayvancılık’’ kelimesinin gözlerimizin önüne serdiği sahneler çoğunlukla geniş meralarda otlayan mutlu inek ve koyunların dinginlik dolu hallerinden oluşuyor. Fakat bu sahnenin arkasına biraz göz gezdirdiğinizde hayvancılığın gerçek bedelinin farkına varmaya başlıyorsunuz. Bedel, üretimle direk alakalı ve doğaya kötü yönde etkisi olabilen sera gazı emisyonu (karbondioksit, metan, azot oksit), arazi kullanımı, enerji kullanımı uygulamaları olarak düşünülebilir. Bu yazıda sadece et üretiminin sera gazı emisyonu kısmına odaklanacağız.

Atmosferde biriken sera gazları, tıpkı seranın üstünü kaplayan cam veya plastik örtünün yarattığı etki gibi dünyaya güneşten ulaşan enerjinin dünyada kalmasına neden olur. Dünyanın her gün sera gazları yüzünden biriktirdiği enerji fazlası 400 000 tane Hiroshima’ya atılan atom bombasının yayabileceği enerjiye denk geliyor. Atmosferdeki güncel karbondioksit miktarı 413 ppm. Küresel ortalama sıcaklık artışını tahammül edilebilir düzey olarak kabul edilen 2°C’nin altında tutabilmek için birikimin en fazla 450 ppm’e ulaşması gerektiği söyleniyor. Bu amaca ulaşabilmek için dünya çapındaki tarım ve hayvancılığa bağlı sera gazı emisyonunun en geç önümüzdeki yıl zirveye ulaştığı gözlenmesi, takip eden yıllarda hızlı bir düşüşün gerçekleşmesi gerekiyor. 2050 yılından sonra sera gazı emisyonu değil, aksine çöküşü, yani atmosferden sökümü gerekiyor [1].

 

Tarım ve hayvancılık sektörü, kendisine ayrılan sera gazı emisyonu yapma hakkına 2010 yılında ulaşmıştı. Eğer tarım ve hayvancılığın yapılış şekli değişmeden devam ederse 2050 yılında kendisine ayrılan sera gazı salma kotasını 2 kat aşmış olacak. Tarım ve hayvancılığın toplam sera gazı emisyonundaki şu anki payı %24. Elektrik üretimi %25, sanayi %21, ulaşım %14, binalardaki ısıtma işlemleri %6 ve diğer kaynaklar %10’undan sorumlu. Hayvancılığın ise tek başına neden olduğu sera gazı emisyon miktarı %14 ile ulaşımı sağlamak için tüm araba, gemi, tren, tır ve uçakların neden olduğu kadar [2]. Dolayısıyla tarım ve hayvancılığın 2050’de neden olacağı sera gazı emisyonuna bir çare bulmadan küresel ısınmayı zayıflatmak mümkün görünmüyor. 

Tarım ve hayvancılık birçok farklı çeşit gıdanın üretilmesini ve işlenmesini kapsıyor. Sera gazı emisyonunda en büyük payı olan gıda grubu et ve et ürünleri. Kırmızı etten elde edilen bir gram proteinin sera gazı karşılığı ortalama 62 g CO2 iken fasulye, bezelye, nohut gibi proteince zengin bitki tabanlı gıdalar için bu değer 0.25 gr CO2’dir [3]. Yani baklagillerin atmosfere olan yükü kırmızı ete kıyasla 248 kat daha az. Tüm diğer gıda çeşitleri ise bu iki değer arasında yer alıyor. 


Et üretiminin neden olduğu sera gazı emisyonunun azaltılması için çarelere ihtiyaç duyuyoruz. Çeşitli çözüm önerileri sunuluyor. Örneğin hayvancılığın önemli bir aşaması olan yem üretiminde hassas tarım veya daha etkili mekanizasyon gibi teknolojik gelişmeler verimi arttırabilir. Dolayısıyla birim et başına sera gazı emisyonu azalabilir. Üretim ve tüketim sırasında kayıp ve israfın azaltılması da bir çare olabilir. Fakat bu çözüm önerilerinden daha etkili bir yöntem varsa o da et tüketimini azaltarak daha az et talebi yaratmaktır. Zira kayıp ve israfın azaltılması 5 birim, teknolojik gelişmeler ile üretim yöntemlerindeki verim artışı 10 birim iyileşme sağlayabiliyorken, beslenme biçimindeki değişimin ise 25 birim değişim sağlayabileceği öngörülüyor [4].

 

Temiz et teknolojisi ile et üretiminin %45 daha az enerji, %99 daha az arazi, %96 daha az su kullanımı gerektireceği, sera gazı emisyonunda ise %96’lık azalma gerçekleştireceği tahmin ediliyor.

Beslenme şeklindeki değişimin tanımı, mevcut hale kıyasla daha az et tüketir olmak şeklinde yapılabilir. Günümüzde Türkiye’nin de dahil olduğu Avrupa ve Orta Asya bölgesinde yaşayan milletler, sağlıklı ve sürdürülebilir olarak hesaplanan et tüketim miktarının 4.5 kat fazlasını tüketiyor [5]. Diğer yandan Dünya’da vegan/vejetaryen sayısı da artıyor. Et üretiminin çevresel ve hayvan kullanımı konusunda yarattığı etik kaygılar kaçınılmaz olarak birçok insanı daha az et tüketmeye yönlendiriyor. Fakat istatistiklere göre kişi başı et tüketim miktarı tarihin hiçbir anında olmadığı kadar yüksek bir seviyeye (kişi başı toplam: >40 kg) ulaşmış durumda [6]. Maalesef artan vegan/vejetaryen sayısı ortalamaları düşürmeye yetmiyor.

Et tadına yönelişimiz ilkel bir içgüdü ile yönetiliyor. Birim miktarda ette bitki tabanlı gıdaya kıyasla daha fazla enerji olması stratejik olarak etin tadını sevmemizi ve ona yönelmemizi tetikliyor olabilir. Diğer yandan birçok kültürün ibadet veya kutlama içeren geleneklerinde et önemli bir yer tutuyor. Dolayısıyla insanları etsiz bir hayata ikna etmekten ziyade başka yöntemler aramanın daha etkili ve hızlı bir çözüm sunacağı düşüncesindeyim.

Temiz et teknolojisi ile et üretiminin %45 daha az enerji, %99 daha az arazi, %96 daha az su kullanımı gerektireceği, sera gazı emisyonunda ise %96’lık azalma gerçekleştireceği tahmin ediliyor [7]. Et üretiminin çevresel maliyetini azaltmak için etçillerin iradesine güvenmektense, teknolojinin nimetlerinden faydalanmak gerektiğini düşünüyoruz. Temiz et fikrini uygulanabilir hale getirmek için “biftek.co” isimli projeyi yürütüyor, ne yediğimizi değil, yediğimizi nasıl ürettiğimizi değiştirmeyi amaçlıyoruz.

 

Erdem Erikçi

Biftek.co / Teknik Lider

 

Kaynakça

1) IPCC, 2018: Summary for Policymakers. In: Global warming of 1.5°C. An IPCC Special Report on the impacts of global warming of 1.5°C above pre-industrial levels and related global greenhouse gas emission pathways, in the context of strengthening the global response to the threat of climate change, sustainable development, and efforts to eradicate poverty [V. Masson-Delmotte, P. Zhai, H. O. Pörtner, D. Roberts, J. Skea, P. R. Shukla, A. Pirani, W. Moufouma-Okia, C. Péan, R. Pidcock, S. Connors, J. B. R. Matthews, Y. Chen, X. Zhou, M. I. Gomis, E. Lonnoy, T. Maycock, M. Tignor, T. Waterfield (eds.)]. World Meteorological Organization, Geneva, Switzerland, 32 pp.

2) IPCC, 2014: Climate Change 2014: Synthesis Report. Contribution of Working Groups I, II and III to the Fifth Assessment Report of the Intergovernmental Panel on Climate Change [Core Writing Team, R.K. Pachauri and L.A. Meyer (eds.)]. IPCC, Geneva, Switzerland, 151 pp.

3) Tilman, David, and Michael Clark. “Global Diets Link Environmental Sustainability and Human Health.” Nature, vol. 515, no. 7528, 2014, pp. 518–522., doi:10.1038/nature13959.

4) Springmann, Marco, et al. “Options for Keeping the Food System within Environmental Limits.” Nature, vol. 562, no. 7728, 2018, pp. 519–525., doi:10.1038/s41586-018-0594-0.

5) Willett, Walter, et al. “Food in the Anthropocene: the EAT–Lancet Commission on Healthy Diets from Sustainable Food Systems.” The Lancet, vol. 393, no. 10170, 2019, pp. 447–492., doi:10.1016/s0140-6736(18)31788-4.

6) Hannah Ritchie and Max Roser (2019) - "Meat and Seafood Production & Consumption". Published online at OurWorldInData.org. Retrieved from: 'https://ourworldindata.org/meat-and-seafood-production-consumption' [Online Resource]

7) Tuomisto, Hanna L., and M. Joost Teixeira De Mattos. “Environmental Impacts of Cultured Meat Production.” Environmental Science & Technology, vol. 45, no. 14, 2011, pp. 6117–6123., doi:10.1021/es200130u